Hazar, iktidarın ekonomik politikalarını sert bir dille eleştirerek, "İktidarın bir ekonomik büyüme olarak tercih ettiği ve bugüne kadar ısrarla uyguladığı ücret politikaları, yandaş iş adamlarını ve sermaye gruplarını mutlu etmeye devam ederken, bizler yoksullaşmaya devam ediyoruz" dedi. Kamu emekçilerinin gelirlerinin yoksulluk sınırının altında, açlık sınırının üzerinde tutulduğunu belirten Hazar, iktidarın "enflasyona ezdirmedikleri" söyleminin gerçeği yansıtmadığını, tam tersine "her geçen gün pazara, markete ve diğer ihtiyaç duyduğumuz tüketim mallarına daha zor ulaşıyoruz, en temel ihtiyaçlarımızı bile karşılamaktan uzaklaşıyoruz" ifadeleriyle durumu özetledi.
Kent yoksulluğunun da altını çizen Hazar, özellikle kadın emekçilerin ve çocukların yoksulluktan daha fazla etkilendiğini, çocuklarda beslenme sorunlarına bağlı kalıcı sağlık problemleri ortaya çıktığını dile getirdi. Hazar, toplu sözleşme sürecinin iktidarın belirlediği dar çerçevelere sıkıştırılamayacağını vurgulayarak, "Bu süreçte tüm kamu emekçilerinin örgütlü gücü belirleyici olacaktır. Taleplerimizin karşılanması, hangi sendikaya üye olduğu fark etmeksizin tüm kamu emekçilerinin ortak mücadelesine bağlıdır" diye konuştu. Yetkili sendikaya da çağrıda bulunan Hazar, "Bu kez masaya kamu emekçilerinin gerçek talepleriyle oturun. O masada yetki sahibi olabilirsiniz ama meşruiyetin sahibi biziz!" diyerek kararlılıklarını gösterdi.
KESK Malatya Şubeler Platformu'nun temel talepleri arasında ise en düşük memur maaşının yoksulluk sınırının üzerine çıkarılması, seyyanen zammın ve tüm ek ödemelerin temel ücrete yansıtılması, bütün emekçilere 3600 ek gösterge verilmesi, kira yardımı yapılması, mülakat haksızlığına son verilmesi ve çocuk bakım hizmetlerinin bir hak olarak tanımlanması yer alıyor. Hazar, bu talepler için mücadelelerini sürdüreceklerini, "Grevli toplu sözleşme hakkımız başta olmak üzere tüm taleplerimiz için mücadelemizi her alanda sürdüreceğimizi ilan ediyoruz" sözleriyle duyurdu.
İşte KESK’in talepleri:
“Kamu emekçileri olarak sadece Ağustos ayıyla ya da toplu sözleşme süreciyle sınırlı değil, sürecin öncesi ve sonrası da dahil olmak üzere, grevli toplu sözleşme hakkımız başta olmak üzere tüm taleplerimiz için mücadelemizi her alanda sürdüreceğimizi ilan ediyoruz.
Bu kapsamda taleplerimiz şunlardır:
En düşük memur maaşı yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın!
Seyyanen zam dahil olmak üzere bütün ek ödemeler temel ücrete yansıtılsın!
Bütün emekçilere 3600 ek gösterge verilsin ve adil bir ek gösterge düzenlemesine gidilsin!
5510 sayılı Kanunun ortaya çıkardığı mağduriyetler giderilsin!
Bütün emekçilere kira yardımı yapılsın!
Söz verildiği halde kaldırılmayan mülakat haksızlığına son verilsin!
KHK ile kaldırılan ikramiye ve ek ödemeler hemen ödenmesi için düzenleme yapılsın!
Çocuk bakım ve eğitim hizmetleri tüm ebeveyn ve çocuklar için bir hak olarak tanımlansın ve bu konuda yasal düzenlemeler bir an önce yapılarak uygulamaya geçirilsin!
0-6 yaş grubu çocuklar için, en az 50 çalışanın bulunduğu işyerlerinde ve 50'den az çalışanın bulunduğu işyerleri için çalışma alanına yakın ortak bebek bakım üniteleri ve kreşler açılsın!
Bakım hizmeti veren kurumlarda çalışanlar, çocuk gelişimi ve toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi almış olmalı ve her türlü ayrımcılık pratiğinden ve söylemlerinden uzak durulsun!
Kreşlerin denetim ilkelerinin belirlendiği bir yönerge çıkarılmalı ve denetimler ebeveynlerin de yer aldığı sosyal çalışmacı ve uzmanlardan oluşan ekiplerce yapılmalıdır.
Doğum izni bitiminden çocuğun ilköğretime başlayacağı süreye kadar, ebeveynlerin 6 ay dönüşümlü olarak kullanabilecekleri, iki yıl ücretli izin düzenlemesi yapılmalıdır.
Her çocuğun ihtiyacının karşılandığı, eğitim, ulaşım ve beslenmenin sağlandığı, bilimsel nitelikli kreşlerin açılması talebimizi yineliyor ve bu hakkımızı elde edene kadar mücadelemize devam edeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.”