Pütürge Çevre Platformu Sözcüsü Ramazan Derin, 1993'ten beri çıkarılan madenin taşınma sırasında yoğun çevre kirliliği yarattığını ve şirketlerin ocak sayısını sürekli artırdığını belirtti. 2019'da yapılan yasa değişikliğiyle maden şirketlerinin daha da güçlendiğini söyleyen Derin, ilkel yöntemlerle yapılan taşımanın toz ve gürültü kirliliğine yol açtığını, su kaynaklarının kirlenme riskinin göz ardı edildiğini ifade etti.

Şu anda tüm ocakların faal durumda olduğunu ve bir ocakta kısa süre çalışıp diğerine geçildiğini dile getiren Derin, çevre kurumlarının yeterli çalışma yapmadığını ve herkesin ticari çıkarları düşündüğünü vurguladı. Maden nakliyesi için kullanılan yolların yerleşim yerleriyle bağlantılı olmaması gerektiği halde, şu anda mahalle yolunun kullanıldığını ve alternatif bir yol taleplerinin karşılanmadığını söyleyen Derin, Pütürge'de yaşamın kuruduğunu belirtti.

2019 yılından sonra çalışmaların daha da hız kazandığını söyleyen Derin, şöyle konuştu:
“2019 sonrasında vahşi bir şekilde her yeri kazmaya başladılar. Tek bir köyde 39 tane maden ocağı var. Bu köyün adı Taşmış. Pütürge’nin en büyük ve merkezi köyü. Daha önce açtıkları maden ocağını açmadan bir başkasına başlıyorlar. Şu anda hepsi faal durumda. Bir ocakta 10 gün çalışıp, akabinde diğerine geçiyorlar. Maden yasasına göre bir maden rezerv alanında sona gelindiğinde o bölge eski haline çevrilir. Bunlar onu yapmıyor. Madenin nakliyesi, taşınması yapılırken kullanılan yolların kesinlikle mahalle ile bağlantısı olmayacak. Oradaki yaşam alanını tehdit edecek şekilde olmaması gerekiyor. Şimdi kullandıkları yol tamamen mahalle yolu. Bunu geçen sene Malatya Büyükşehir Belediyesi Yol-Yapım Dairesine ‘mahalle yolu’ diye tespit ettirdik ama yaptırım kararı alamadık. Talep ettiğimiz alternatif bir yol niye açılmıyor? Bu maden kapalı usulde taşınmıyor. Sadece Taşmış değil tüm Pütürge’ye zarar veriyor. Herhangi bir tonaj limiti yok, hiçbir şey yok. Yazın gece sabaha kadar çalışıyorlar. Yol kenarındaki evler gürültüden, tozdan uyuyamıyor. O yolun sürekli sulanması gerekiyor, onu da yapmıyorlar. Bir kere suluyorlar o kadar. Orada, insan hayvan, tarım hepsi olumsuz etkileniyor. Köyün üçte ikisi susuz arazi, aynı zamanda hayvancılık yapılıyor. O toz hayvanı, arıyı, meyve ağaçlarını, üzüm bağlarını etkiliyor. Şimdi insanlar diyor ki bizim üzüm bağımız kurudu. Özellikle köyümüzün üzümü çok meşhur bir üzümdü. Memlekette susuz yetişen armut kalmadı. Bu armut her yerde vardı şu anda bir tane armut bulamıyorsun. Maden kurutmuş.”